30 Mart 2012 Cuma

Sporcu Biyografisi: #1 Eleonora Lo Bianco

Bloğumun diğer bloglardan farklı olması gibi bi kaygım yok aslında. Ama diğer bloglarda çok rast gelmediğim “sporcu biyografisi” köşesi olsun istedim. Tabii bu kime göre başarılı neye göre başarılı tartışılır da şuraya yazmayı planlayacağım sportif kişilikler için “bunun neresi başarılı yeaa” denileceğini sanmıyorum.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu köşeye layık gördüğüm ilk insan tabii ki voleyboldan, Eleonora Lo Bianco.

Şu an kariyerine Galatasaray Medical Park’ta devam eden ve 1 yıl daha sözleşmesi bulunan tartışmasız dünyanın en iyi pasörlerinden biri ki bana göre oynadığı dönemin en iyisi.

İtalya’nın Omegna adlı ufak kasabasında dünyaya gelen Lo Bianco 32 yaşında. Pek çok sporcudan farklı olarak, 8 yaşındayken izlediği çizgi filmden etkilenip arkadaşıyla sokakta oynamaya çalışarak voleybola başlamış. Ailesi de hevesli olduğunu görünce spor okuluna yazdırıyor ve voleybol serüveni başlıyor. Aynı bizim Türk ailelerinde olduğu gibi Lo Bianco’nun ailesi de önceliğinin ders olmasını istiyor; eğer derslerinde başarılı olmazsan, voleybola devam edemezsin diye şart koyuyor. Eğitim kariyerini bilmiyoruz da voleybol kariyeri her sporcuya nasip olmayacak derecede başarılı. 

Kariyerine 1994’te doğduğu kasabanın takımında Serie C liginde başlıyor. Daha sonra sırasıyla Club Italy, PV Busto Arsizio, Teodora Ravenna, Pieralisi Jesi, Voley Bergamo ve şimdi ise Galatasaray Medical Park. Aynı zamanda Galatasaray, onun için kariyerindeki bir ilke sebep oldu. 17 yıl boyunca sadece İtalya’da oynayan Lo Bianco ilk kez ülkesinin dışına çıktı. Bunun en önemli sebebi ise yaklaşık 20-25 yıl boyunca Avrupa voleybolunun beşiği olan İtalya’nın ekonomik sorunlar yaşaması.

Bir röportajında, şu an Avrupa voleybolunda Türkiye ile birlikte en popüler lig olan Rusya’dan da teklif almasına rağmen kulüp bazında, voleybolda çok iddası olmayan Galatasaray’ı seçmesinin sorulması üzerine kendisi şu cevabı veriyor: “Benle bu kadar ilgilenen başka kulüp olmamıştı, bana başka seçenek bırakmadılar. Vakıfbank Türk Telekom teknik direktörü Guidetti ile de konuştum, bana “buraya geldikten sonra İtalya’a geri dönmek istemeyeceksin dedi” ben de düşünmeden geldim ”

Lo Bianco’yu efsane hâle getiren bir diğer konu ise 2011’de Japonya’da düzenlenen Dünya Kadınlar Voleybol Şampiyonası  sonrası meme kanseri teşhisinin konulması. Şampiyonanın ertesinde tedaviye başlanmış, ufak bir operasyon ile sağlığına geri kavuşmuş. Kasımda teşhis konulduktan sonra ocak’ta antremanlara başlıyor, 8 ay sonrada Galatasaray ile anlaşma sağlıyor ve hâlâ İtalya Kadın voleybolunun pasörlüğünü yapıyor.

Milli takım demişken, siz daha önce 510 kez milli olan birini daha gördünüz mü? İtalya’da kadın ve erkek voleybol tarihinde ilk kendisi. Diğer spor dallarını da araştırmak lazım, bu sayıya erişmek herkesin başarabileceği iş değil. 1998 yılından beri aralıksız oynuyor. Kazanamadığı tek şey  ise Olimpiyat şampiyonluğu. 2004 ve 2008’de çeyrek finalde elendiler, 2012 Londra Olimpiyatı’nda bunu tamamlamak istiyorlar ama bunun için önce Avrupa Olimpiyat ön elemelerini geçmeleri gerek. (not: Avrupa kadın voleybol olimpiyat elemeleri 1-6 Mayıs’ta Ankara’da oynanacak maçlar ile belli olacak)

500. milli maçı sonrası verdiği röportaj: 

Kısa kısa notlar ile Lo Bianco:
-   Kariyerine başladığından itibaren çocukluğundan bu yana idolü olan İtalya’nın efsane pasörlerinden Manuella Bennelli’nin forma numarası olan 14 numaralı formayı giyiyor.
-   Takma adı “Leo”
-   İtalya’da olimpiyat meşalesini taşımaya aday 4 kadın sporcudan biri oldu.
-   İstanbul’da en çok sevdiği 3 şey: Boğaziçi köprüsünün gece manzarası, simit ve insanların içten oluşu.
-   En sevdiği tatlı dondurma.

Başarıları
·  1999-Avrupa Şampiyonası-Bronz madalya.
2001-Avrupa Şampiyonası-Gümüş madalya.
2001-Akdeniz Oyunları-Altın madalya.
2002-Dünya Şampiyonası-Altın madalya.
2004-World Grand Prix-Gümüş madalya.
2005-Avrupa Şampiyonası-Gümüş madalya. / en iyi pasör
2006-World Grand Prix-Bronz madalya. / en iyi pasör
2007-Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu-Foppapedretti Bergamo.
2007-Avrupa Şampiyonlar Ligi -Foppapedretti Bergamo. / en iyi pasör
2007-World Grand Prix-Bronz madalya. / en iyi pasör
2007-Avrupa Şampiyonası-Altın madalya.
2007-Dünya Kupası-Altın madalya.
2008-World Grand Prix-Bronz madalya.
2009-Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu-Foppapedretti Bergamo.
2009-Avrupa Şampiyonası-Altın madalya.
2009-Avrupa Şampiyonası / En iyi pasör.
2009-World Grand Champions Cup-Altın madalya.
2010-Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu-Foppapedretti Bergamo. / En iyi pasör
2010-Avrupa Şampiyonlar Li- Foppapedretti Bergamo. / En iyi pasör
( 6 kez en iyi pasör, 3 kez şampiyonlar ligi şampiyonluğu, 2 İtalya ligi şampiyonluğu, 2 İtalya Kupası şampiyonluğu)

22 Mart 2012 Perşembe

Adım Adım CEV CUP!

Bilindiği üzere geçtiğimiz pazar kadın voleybol takımımız Avrupa’nın ikinci büyük voleybol kupası CEV Cup’ta finale yükseldi. Play-off öncesi kızlarımızın ligi dördüncü sırada bitirmesinden de anlaşılacağı üzere yıl içinde ağırlığı CEV Cup’a verdi. İki maç üzerinden oynanacak final müsabakalarının ilkini 27 Mart Salı günü saat 19.00’da Burhan Felek Spor Salonu’nda oynayacağız. Seyirci desteğinin ne kadar önemli olduğunu altın sete giden yarı final mücadelesinde görmüş olduk. Bu sebeple tüm taraftarlarımızı bu önemli maçta Burhan Felek Spor Salonu’na bekliyoruz.


Peki finale nasıl geldik?


CEV Cup’ta final dahil tüm elemeler iki maç üzerinden yapılıyor. 2. turdan katıldığımız turnuvada ilk rakibimiz Kıbrıs Rum Kesimi’den Apollon Limassol idi. İlk maçta rakibine sadece 45 sayı veren voleybolcularımız Kıbrıs Rum Kesimi’ne 3-0’lık skorla gitti. Hatırlanacağı üzere maçın sonunda oldukça tatsız olayların yaşandığı maçta da takımımız gene aynı skorla kazanmayı bildi ve 16 takım arasına ismini yazdırdı.


3. turda (voleybolda son 16) rakibimiz Belçika’dan Asterix Kieldrecht idi. Evimizde oynadığımız ilk maçı 3-0’lık skorla kazanıp deplasmana avantajlı gittik. Deplasmandaki maçı 3-2 kaybetmemize rağmen altın seti kazanan taraf biz olunca çeyrek finale adımızı yazdırmış olduk.


4. turda ise rakibimiz yunan takımı AEK Atina oldu. Gene eşleşmenin ilk maçını evimizde oynadık. İlk sette zorlanmamıza rağmen 3-0 kazanmayı bildik. Deplasmanda da kazanan ve skor değişmedi ve bir üst tura adımızı yazdırmayı başardık.


Bu turda Avrupa voleybolunun en prestijli kupasından (siz diyin şampiyonlar ligi) elenen takımlar ile CEV Cup’ta son 8’a kalan takımlar eşleşiyorlar. Bizim de rakibimiz Sırbistan ekibi Kızılyıldız oldu. İlk maçı evimizde oynama geleneğimizi ve 3-0 ile kazanma istikrarımızı sürdürdük. Belgrad’da da aynı 4.turda olduğu gibi rakibimizi 3-0 yenerek adını yarı finale yazdıran taraf biz olduk.


Yarı finalde ise işimiz diğer turlarda olduğu kadar kolay değildi. Rumen ekip Tomis Constanta ile ilk maçı bu sefer Romanya’da oynadık ve maçtan 3-0 yenik ayrıldık. Finale çıkmak için taraftarın yoğun desteğine ihtiyacımız vardı. Finale çıkmak için sadece yenmemiz yetmiyordu. İlk maçı kaybettiğimiz için altın seti de kazanmak zorundaydık. Burhan Felek’i dolduran voleybolseverlerin de yoğun desteğiyle hem maçı hem de altın seti kazanarak adımızı finale yazdırdık.


Finaldeki rakibimiz ise İtalya liginin lideri olan Yamamay Bursto Arsizio. Tekrar hatırlatayım, final karşılaşmalarının ilkini 27 Mart Salı günü saat 19.00’da Burhan Felek Spor Salonu’nda oynayacağız. Voleybolseverleri Burhan Felek’e bekliyoruz.


Peki Yamamay Bursto Arsizio kimdir?


Son derece formda olduklarını play-off’lar öncesi İtalya ligini lider bitirerek gösterdiler. Kendileri hakkında çok fazla bilgi yok açıkçası. Sınavlar, ödevler bastırdığı için detaylı araştıramadım ve baktığım italyan sitelerin de ingilizce dil seçeneği de yoktu maalesef. Ama ne olursa olsun kadın voleybolunda İtalya’da lider bitimişseniz baya büyük iş yapmışsınız demek oluyor. Bu da bizim için çok iyiye işaret değil. Ama bu sene kulüp olarak her branşta “inanmışlık” olduğu için ve maçlar da oynanmadan kazanılmadığı için ne desek yalan. Tek dezavantajımız ikinci maçı deplasmanda oynacak olmak. Onun dışında takımın sahada elimizden geleni fazlasıyla yapacağına şüphemiz yok.


Bazı şeylerin voleybolda değiştiğini görmek mutluluk verici. CEV Cup’ta final oynamak da kolay iş değil. Kazansalar da kaybetseler de bu taraftarsızlıkta bu başarı için teşekkür ediyoruz. İtalya’dan da almadan gelmesinler demekten başka diyecek bi şeyde yok.

16 Mart 2012 Cuma

2012'de gerçekten spor başkenti miyiz?

Avustralya GP’si ile Formula1 başlayınca aklıma ister istemez Bernie Amca’nın oyunları sonucu İstanbul Park’ın elimizden alınışı aklıma geliyor. Bu olayın bir de İstanbul’un 2012 spor başkenti olduğu zamana gelmesi de ayrı ironi. Gerçi burada da “Formula 1 spor mu?” saçmalığı karşımıza çıkıyor ama gülüp geçiyoruz.

Madem İstanbul spor başkenti seçildi, bakalım önümüzdeki yaklaşık 290 gün boyunca hangi sporlara ev sahipliği yapacağız. Dünya Salon Atletizm Şampiyonası geçtiği için onu geçiyorum.

*28 Mart – 1 Nisan Kadın Basketbol Avrupa Sekizli Final
Galatasaray Medical Park kadın basketbol takımımızın ev sahipliğinde oynanacak olan maçlar Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gerçekleşecek. Galatasaray Medical Park ev sahibi olduğu için direkt katılıyor.

*1-6 Mayıs Kadınlar Voleybol Olimpiyat Elemeleri
2012 Londra Olimpiyatları’na Avrupa’dan gidecek son takım olmak isteyen Avrupa’nın 8 a milli kadın voleybol takımının maçları 1-6 Mayıs tarihlerinde Burhan Felek Spor Salonu’nda oynanacak. Şampiyon olan takım da Londra’ya gitmeye hak kazanacak.
PS: A milli kadın voleybol takımımız da bu 8 takım arasında. Hazır ev sahibi iken Londra’ya giden taraf biz oluruz inşallah.

*4 - 6 Mayıs Erkekler THY Euroleague Dörtlü Final
Son 16’ya 3 takım ile girip son 8’den 0(sıfır) takımla çıktığımız şampiyonanın finali Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanacak.

*10-13 Mayıs IWBF Champions Cup
Daha önce 3 kez bu kupayı kazanan Galatasaray’ın ev sahibi olduğu tekerlekli basketbolun en önemli kupası 10-13 Mayıs tarihleri arasında Abdi İpekçi Spor Salonu’nda oynanacak. Turnuvaya 8 takım katılıyor.

*27 Ağustos – 10 Eylül Dünya Satranç Olimpiyatları
Satranç içinde en büyük öneme sahip Dünya Satranç Olimpiyatlarının 40.sı İstanbul’da düzenlenecek. Oyunlara 200’den fazla ülke, 2500’den fazla sporcu katılması bekleniyor.
(Satranç bir spor, evet.)

*6-7 Ekim Judo Dünya Kadınlar Judo Şampiyonası
Olimpiyatlara puan verecek olan Dünya Kadınlar Judo Şampiyonası, Belarus ile ortak düzenleniyor. Bir yıl kadınlarda bir yıl erkekler olarak düzenlenecek.

*23-28 Ekim WTA Championship
Kadın tenisinin son durağı olan WTA Championship’e ikinci kez ev sahipliği yapıyoruz. Teklerde 8 kişinin mücadele ettiği turnuvada çiftlerde 4 takım yarışacak.
WTA Championship’in tanıtım filmi için:  http://www.sporxtv.com/tenis/wta/wta-istanbul-championshipe-muhtesem-bir-tanitim-filmiSXTVQ25472SXQ

*12-16 Aralık Dünya Kısa Kulvar Şampiyonası
Yaklaşık 180 ülkenin katılmasını beklenilen bu şampiyona 2 yılda bir düzenleniyor. Yarışmalar tabii ki her spor organizasyonunda olduğu gibi Sinan Erdem Spor Salonu’nda yapılacak.
--------
Bu kadar sporu bir sene içerisinde alnımızın akıyla başarabilirsek 2020 Olimpiyatları için baya baya iddialı duruma geliriz. (2020’yi alana kadar her yazıda bunu geçiricem galiba.) Atletizm, yüzme, judo, tenis, basketbol ve voleybol, daha ne olsun? Aa pardon, çoğunluk için dünyadaki tek spor olan futbol yok, kusura bakmayın.

Artık değişim vakti...

2012 yılının spor başkenti olan İstanbul’da ilk büyük şampiyonayı atlattık. Ümit ediyorum ki kimse bunu okuduğu zaman “hıı, hangi şampiyona?” demeyecek. Bu ülkede spora dair iyi şeyler olmaya devam ediyor, “sportif farkındalık” gittikçe artıyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri 9-11 Mart tarihleri arasında Ataköy Atletizm Spor Salonu’da Dünya Salon Atletizm şampiyonasını izlemeye gelen seyircilerimizdir.

Sırıkla yüksek atlamada Yelena Isınbeyeva’nın rekor denemelerinde ve uzun atlamada Brittney Reese’nin şampiyona rekoru kırdığı atlayışında tempo tutan; ülkemize tarihinde ilk gümüş madalyasını kazandıran İlham Tanui Özbilen’in 800 metredeki atağının, Türkiye’ye salon şampiyonalarında ilk madalyayı kazandıran Aslı Çakır Alptekin’i son saniyede bronz madalyayı kazandıranlar oraya gelmiş olan atletizm seyircileridir. Münih’te düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Süreyya Ayhan ile kazandığımız gümüş madalya belki de bu seyircinin temelini oluşturuyor.

Erkekler sırıkla atlamada altın madalyayı kazanan Fransız Renaud Lavillenie yarış sonunda verdiği röportajda “Fransa ve Türkiye arasında yaşanan sorunlar nedeniyle tepkiyle karşılaşacağımı düşünüyordum. Ancak beni hep desteklediler ve buna çok şaşırdım. Harika bir seyirci vardı. Onlara teşekkür ederim.” Derken kadınlar 4x400 metre bayrak yarışında ikinci olan Amerika’nın başarılı ismi Sanya Richard Ross’un twitter’da “Türk seyirciler muhteşemdi.” şeklinde açıklama yapması bile bazı şeylerin olumlu yönde değiştiğinin göstergesi. 7500 kişilik salon cuma günü hariç iki gün boyunca dopdoluydu. 5 yıl önce yapacağımızın kesinleştiği bu şampiyona için “Salon yapmaya değmez, zaten seyircimiz de yok, dünyaya rezil oluruz.” diyen ünlü “spor” yorumcuları da şampiyona sonrasında açıklamaları ile tekrar görmek isteriz.

Unutmamamız gereken bir gerçek var ki burası Türkiye. 12 Mart 2012 tarihli gazetelerin spor ya da sür manşetlerine iyice bakalım zira 13 Mart’taki gazetelerde “Dünya Salon Atletizm Şampiyonası” ile ilgili herhangi bir haber veya başlık ne yazık ki fazlasıyla göremeyeceğiz. Belki de bunun en önemli sebebi “bir atletizm kahramanımızın” olmaması ya da “kahraman” olmayı istemeyen sporcularımızın olmasıdır. Süreyya Ayhan, Elvan Abeylegesse, Eşref Apak ve diğerleri. Şimdiye kadar hepsi bireysel sportif başarı yakalasalar da ne yazık ki bunun devamını getiremeyip kahraman olmayı beceremediler.

Kimsenin çuvaldızı kendisine batırmadığı ülkemizde haliyle atletlerimiz de pek çok konudan yakınıyorlar. Bu şikayetlerin en başında “tesis yetersizliği” geliyordu ne yazık ki. Bu şampiyona için yapılan Ataköy Atletizm Salonu dışında kapalı bir atletizm salonumuzun olmayışı sporcularımızın uzun süreler ülke dışında antreman yapmalarına sebep oluyordu. Hatta bu şampiyonada kadınlar gülle atma finallerinde yarışan atletimiz Emel Dereli, yılın altı ayı Bulgaristan’da antreman yaptığını daha önceleri dile getirmişti. Daha da acısı şimdiye kadar Türkiye’de “salon şampiyonası” adı altında yapılan yarışların açık alanda yapılduğı için derecelerinin geçerli olmamasıydı. Ataköy Atletizm Salonu ile bu gibi sıkıntıları da bir nebze olsun çözmüş olmakla beraber, atletlerimizin derecelerini geliştirmelerini ve ülkemizin daha fazla sporcuyla temsil edilmesini temenni ediyoruz.

Bu şampiyonanın bizim için belki de en önemli tarafı aslında 2020 Olimpiyat oyunları adaylığında bizi rakiplerimizden bir adım öne geçirecek olmasıydı. Bilindiği üzere olimpiyatın temel oyunu atletizmdir. Bizle beraber 2020 için aday olan Roma, Madrid, Bakü, Tokya ve Doka’nın adaylık süreci boyunca bu tarz bir organizasyon düzenlemeyecek olmaları bizim için büyük şans. Şampiyona sırasında herhangi bir aksiliğin olmaması ver herkesin memnuniyetle ayrılması ülkemiz ve adaylığımız açısından sevindirici. 7 Eylül 2013 tarihinde olimpiyat oyunlarını düzenlemeye hak kazanan şehrin “İstanbul” olduğu söylense de bir an önce hazırlanmaya başlasak. Ne de olsa anca yetiştiririz!

12 Mart 2012 Pazartesi

Hadi bakalım!

Ben diyim bir siz diyin iki yıldır şunu açmak için bekliyodum. "Mükemmelliyetçi" zihniyetten değil de neden bilmiyorum, sürekli ertelene ertelene kısmet bugüneymiş. Belli bi konsepti olcağını düşünmüyorum da ağırlıklı olarak spor, sinema-dizi ve java kodları olur! :) Neyse geç olsun güç olmasın diyelim!