19 Nisan 2012 Perşembe

Sizi Halter'e alalım...

Spor yapalım, izleyelim diyoruz ama ne yapıyoruz ne de izliyoruz. Futbol dışında tabii. Futbol sporun ağası olmuş durumda. Keşke başarısı olsa da ağalığına ağalık katsa. Futbola dair başarabildiğimiz tek şey şampiyona adayalığı, ne milli takım düzeyinde şampiyonaya gidebilme ne de kulüpler bazında herhangi bir organizasyonda gruplardan çıkabilme. (merhaba beşiktaşlılar) Neyse konu dağılmasın, bu blogun konsepti ne uygun bir post atmak için gene futboldan giriyorum. Bu bile “futbol is everything for Turkey” tezimi bir kez daha kendime kanıtlamış oldum.

 Bu ülkenin sporu güreştir, halterdir ve yeni yeni voleybol ve basketbol. (voleybolseverlikten bağımsız.) Herhangi bir sporun ülke sporu olması için başarı getirmesi gerekiyor. Hazır daha yeni Avrupa Halter Şampiyonası Antalya’da yapılmışken kısaca halter nedirden ziyade, geçmişi nedir, nereden gelmiştir, neler kazandırmıştır tabii ki Türkler bazında değinmek istedim.

Tabii halter denilince akla ilk olarak Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu geliyor. Burada şöyle şanssız bir durum var ama Halil Mutlu’nun kırdığı rekorlar, kazandığı şampiyonluklar Naim Süleymanoğlu’nun kazandığı başarıların gölgesinde kalıyor maalesef. Aynı Ronaldo’nun naparsa yapsın Messi’den daha iyi olamayacağı gibi.

TARİHİ

Halterin tarihi te Osmanlı’ya dayanıyor. O zaman popüler bir eğlence olan pehlivanlık için gençlerin kollarını güçlendirmek adına yaptıkları egzersizler sonucu ortaya çıkmış. Egzersiz dediğimiz de hayvan ya da koca koca kayaları kaldırmak. Bunu zaman içinde ağırlık kaldırma sporuna dönüştürmüşler. O zmanalar ise esas amacı savaşlar sırasında iyi müdafaa yapabilmek, iyi kalkan kullanmak vs. Sultan 4. Murat itibari ile de sempatik sporumuz ordunun eğlencesi haline gelmiş, padişahımız da mermi, gülle (?) taşıyarak destek vermiş. Modern zamandaki halter ise Galatasaray Lisesi’nin Fransız öğretmenleri nin öncülüğünde aletli cimnastiğin bir parçası olarak ortaya çıkıyor.


KURALLARI - ÇEŞİTLERİ 


*Günümüzdeki halter, anlaşılırlığı ve kuralları en basit spor heralde. En fazla ağırlığı kaldıran sporcu kazanıyor. Aynı sikletteki sporcular silkme, koparma ve toplam olmak üzere üç dalda madalya alıyorlar. Sporcular sadece silkme ve koparma içn ağırlık kaldırırken bu iki yarışmanın en yüksek dereceleri toplanarak toplam kategorisi oluşuyor.
*Koparmada, sporcu tek seferde ağırlığı başının üstüne çıkarması gerekiyor. Silkme ise iki hareketten oluşuyor. Sporcu, barı önce omuz seviyesine sonra da başının üstüne çıkarmalı.
*Yarışmalardaki sikletler ise sporcuların kilolarına göre belirlenmiş durumda. Eğer iki sporcu aynı ağırlığı kaldırmış ise rakibine göre daha hafif olan sporcu sıralamada daha ön sırada yer alıyor.
*Sporcuların kaldırışlarının geçerliliğini ise karşılarındaki hakemler belirliyor. Sporcu kaldırışını yaptığı sırada, üç adet hakem önlerindeki butondan eğer kaldırışın geçerli olduğunu düşünüyorlarsa beyazı, geçerli olmadığını düşünüyorlar ise kırmızıyı seçiyorlar. Kaldırışın geçerli olması için üç hakemden en az ikisinin beyaz butonu seçmesi gerekiyor. Kaldırış geçerliliği için ayakların aynı hizada olmasına, dirseklerin dik olması durumuna bakıyorlar.

 MALZEMELERİ
                                     Halter barı
                                     Halter pisti
 
                                     Bar Kilidi
                                      Magnezyum tozu

 HALTER VE İLKLER 
 • Halteri halter olarak yapan ilk Türk Faik Üstünidman. Hatta zamanının (1904) olimpiyat şampiyonunun 112 kilosuna karşılık 115 kilo kaldırarak zamanında “bu sporun ağası biz olacağız” mesajını da yunanlı Kukussis’e vermiş.
 • Kulüpler düzeyindeki ilk sporcularımız ise Ali Rana, Tatar Süleyman, Bedri Nesip, Mustafa Hayri ve Osman Tahsin olmuştur.
 • İlk olimpiyatımız 1924 Paris Olimpiyatı. Oyunlara iki sporcu ile katılıyoruz ve kayda değer başarı kazanamıyoruz.
 • 1956’da Halter Federasyonumuz kuruluyor ve ilk başkanı Haşim Ekener oluyor.
 • Uluslararası ilk başarımız 1959’daki Akdeniz Oyunları’nda Metin Gürman’ın kazandığı ilk gümüş madalya.           •Uluslararası organizasyonlar kırılan ilk Türkiye rekorunu 1964 Tokyo Olimpiyatları’nda 445 kilo kaldıran Sadık Pekünlü kırmıştır.
 • Türkiye'ye Olimpiyat Şampiyonluğu kazandıran ilk kadın sporcumuz ise Nurcan Taylan.
 • Uluslararası oyunlarda ilk bronz madalyayı 1967 yılında Akdeniz Oyunları'nda 82.5 kilo kaldıran Güner Çevik kazanmıştır.
 • Uluslararası oyunlarda ilk altın madalyayı 1975 Akdeniz Oyunları'nda Mehmet Suvar kazanmıştır.
 • Olimpiyat Oyunları’nda ilk altın madalyayı ise Naim Süleymanoğlu kazanmıştır. (1988 Avrupa Şampiyonası’nda üç dünya rekoru; aynı yıl Seul’de dokuz olimpiyat altını ve altı dünya rekorunun da sahibidir)
 • Yaptığımız ilk doping ise 1991 yılındaki 11. Akdeniz Oyunları'nda Sunay Bulut ve Ali Eroğlu'ndan geldi.